Muberra Ile Oglu Halil 02

Story Info
New horizons.
4k words
2
2.6k
0
Story does not have any tags

Part 2 of the 2 part series

Updated 06/09/2023
Created 07/28/2018
Share this Story

Font Size

Default Font Size

Font Spacing

Default Font Spacing

Font Face

Default Font Face

Reading Theme

Default Theme (White)
You need to Log In or Sign Up to have your customization saved in your Literotica profile.
PUBLIC BETA

Note: You can change font size, font face, and turn on dark mode by clicking the "A" icon tab in the Story Info Box.

You can temporarily switch back to a Classic Literotica® experience during our ongoing public Beta testing. Please consider leaving feedback on issues you experience or suggest improvements.

Click here
sevilenn
sevilenn
26 Followers

Muberra Ile Oglu Halil 2

Muberra Ve Halil

Müberra:

Sevilenin kaynanasının hamamından çıktık. Oğlumla birlikte eve döndük. Yatak odasına girdiğimde, Mustafa uyumamış, beni bekliyordu. Ona doğru yürüdüm, etekliğimi kaldırdım. Elimi amcığıma attım, yavaş yavaş okşadım.

Hiç ses etmeden bana bakıyordu. Aleti sertleşmeye başladı. Konuşmuyordu.

Yatakta doğruldu, çok heyecanlandığı belli oluyordu.

Öbür elimle elbisemin yakasından mememi çıkarttım. Kocama iyice yaklaştım. Üzerinde diş izleri olan mememi Mustafa'nın yüzüne yaklaştırdım. Mememi öpmeye başladı.

Etekliğimi belime kadar sıyırıp dizlerimin üstünde yatağa, yanına çıktım. Bacaklarımı iki yana açtım. Amcığımı burnuna sürttüm. Mustafa uzanıp amcığımı yalamaya başladı.

"Islak mı?" diye sordum.

Evet anlamında "mmmm" dedi.

Olanları tam bilemese de anlamıştı. Tepki göstermiyor, tam tersine onay veriyordu. Çok hoşuma gitti. İçimde sanki bir şey patladı. Havalanır gibi oldum. Beni seviyordu.

Diliyle yavaş yavaş amcığımı yalıyor, ağzını yapıştırıp emiyordu. Bir eliyle de götüme doğru ileri geri yapıyordu.

Kocamı üstüme çektim, "seni seviyorum Mustafa, sok Mustafa sok, göm orospunun amına" dedim.

Kollarımla, bacaklarımla sardım. Mustafa amcığımda gidip gelirken kulağına "söz, bundan sonra her gün eve ıslak geleceğim" dedim. "Sev beni Mustafa, sik beni, ananı siker gibi sik beni" dedim.

Mustafa boşaldı ama sert kaldı. İçimden çıkmadı.

Kapının hafifçe aralık olduğunu fark ettim. "Halil seyrediyor" diye aklımdan geçirdim. Yüksek sesle inlemeye, kahkahalar atmaya başladım. Fısıldamayı bıraktım, yüksek sesle "Macide'yi siktiğin gibi siiiik, ananı siker gibiiiii" diye bağırdım. Kapıya bakıyordum. Halil'i göremiyordum ama onun beni seyrettiğini biliyordum. Mustafa boynuma saldırdı, emmeye, ısırmaya başladı. Hızla amımı sikiyordu.

Kulağına fısıldadım. "Isır Mustafa, morarsın, soranlara sevgilim emdi derim" dedim. "Bacak aramı da em Mustafa, orayı da damgala" dedim.

İkimizde sarsıla sarsıla geldik.

Kocama sarıldım, kulaklarını, dudaklarını, boynunu öpmeye başladım. Sikini elime aldım, okşarken kulağına "bugün karını siktiler" dedim. Aleti kıpırdadı. "Karının amına koydular" dedim. Siki taş gibi oldu. Kalktım, sikinin üstüne oturup içime yerleştirdim. Eğildim, kulağına "arka arkaya...biri çıktı...ooooooh Mustafa, karını...orospu yaptılar, aaaaaahhh Mustafa karını...Mustafa, koydular..." dedim.

Tekrar içime boşaldı. Üstüne kapandım. Uyumuşuz.

Sabaha karşı uyandım. Oğlumun odasına gittim. Uyuyordu. Çıplaktı. Uykusunda aleti dimdik duruyordu. Yavaşça yanına yattım, oğluma sarıldım. Halil uyanmadı. Gözümün ucuyla kapıya baktım, kocam kapının aralığından bizi seyrederken otuz bir çekiyordu.

Uykuya dalmışım.

Raziye

Müberra iki gün uyumuş. Telefonunu açmadı. Halil'i aradım. "Annem uyuyor, devamlı uyuyor" dedi.

Uyanınca haber vermesini söyledim. Ertesi günü akşamüstü aradı. "Uyandı" dedi. "Geliyorum" dedim. Hemen başörtümü sardım, cipime atladım, ayaklarımda terlikle kapılarına vardım. Halil açtı. Yüzüme bakmıyordu. Gözleri ayaklarımda idi.

"Annen nerede?" diye sordum. Banyodaymış.

Halil "Haber vereyim" dedi. "Ses etme, otur" dedim. Ayaklarıma bakmaya devam ediyordu. Bacak bacak üstüne attım, ayağımı sallamaya başladım.

"Neden bu kadar uyudu acaba?" dedim. Cevap vermedi. Terliğim yere düştü. Tırnaklarım sarı boyalı idi. Halil ayaklarımdan gözünü ayıramıyordu. "Gel Halil" dedim. Yanıma gelince eteğimi yukarı çektim ayağımı uzattım. Çömeldi ayaklarımı öpmeye başladı. Ayak başparmağımı ağzına aldı, emmeye başladı.

O sırada salonun kapısı açıldı, Müberra geldi. Beline bir havlu bağlamıştı. Üstü çıplaktı. Saçlarından sular süzülüyordu. Halil kızardı, kalktı kanepeye oturdu. Müberra da Halil'in yanına, tam karşıma oturdu. Çok güzeldi. "Hoş geldin" dedi. "Hoş bulduk, bu ne güzellik ya Rabbim" dedim. Gülümsedi. Memeleri, dudakları, sıcak sudan hafif kızarmış cildi çok güzel görünüyordu. Bir memesinin yan tarafı mosmor idi. "Kim yaptı bunu?" dedim. "Sevgilim yaptı" dedi. Bir bacağını kaldırıp ayağıyla kanepeye bastı. Havlu sıyrıldı. Bacak arası ortaya çıktı. Orası da morarmıştı.

"Seni böyle gören neler vermez" dedim. Tam seksi bir kadın olmuştu. Gülümsedi.

"Mustafa anladı mı?" diye sordum. Bacağını iyice yana açtı, apış arasındaki morluğu okşamaya başladı, "Bu Mustafa'nın işi" dedi.

"Halil, Halil meselesi nasıl olacak" dedim. Konuşmadı. Sessizlik oldu. Halil kalktı, dışarı çıktı.

Halil gidince "O da tamam, gece Halil'in yanında yattım. Mustafa kapıda otuz bir çekti" dedi. Amcığını okşamaya başladı. Yanına geçtim, önce yanağından, sonra omuzundan öptüm. Kendini hafifçe çekti.

"Mücella kapanmanı istiyor" dedim. Amcığına parmaklarımla dokundum. Elimi tuttu. Okşattırmadı.

"O işi düşündüm, bana göre değil" dedi. Yavaş yavaş konuşuyordu. "Burası küçük yer, Mücella'nın kuaförü eninde sonunda ortaya çıkar" dedi. "Mustafa'nın da Halil'in de gücü beni korumaya yetmez." dedi. "Kendinle bir tutma beni" dedi. "Senin arkanda kapı gibi enişte var" dedi. "Ankara'da İstanbul'da sevgili işi, al gülüm, ver gülüm, sorun olmaz" dedi. "Hülya senelerdir yürütüyor" dedi.

"Kapanmaya gelince" dedi, "ambulansta çalışan kızlar daracık taytın üstüne başörtüsü takıyorlar. Çok güzel görünüyor" dedi.

"Ambulans işine girmeye karar verdim" dedi.

"Mustafa da Halil de kıvamındalar. Benim için deli oluyorlar. Yarın öbür gün işler değişir, birini bulurlar, ben zorda kalırım. Hazır bunlar bu amcığın delisi iken birkaç sevgili bulmam iyi olur." dedi.

"Bir kere başladı mı geri dönemezler" dedi.

Düşündüm, mantıklı konuşuyordu.

Müberra "Ambulansta, burada başörtülü olurum, Ankara'ya vardığında örtüyü cebine koy, olsun bitsin. Veya adam tesettür meraklısı ise, başörtünü çıkarma" dedi.

Müberra, "Kendini adamın yerine koy. Ambulanstan başörtülü sevgilin iniyor, senin arabana geçiyor, üstünde sağlıkçı yeleği var. Yaşı da olgun hurma kıvamında. Eğilip sikini ağzına alıyor. Sen olsan neler vermezsin" dedi.

"Doğru söylüyorsun ama, yabancı bir büyük şehirde, kaçırabilirler, kapatabilirler" dedim. "Her şey olabilir" dedim.

"Herkese gitmek yok. Adamına göre." Dedi.

"Evli, çocuklu olacak. Öğretmense müdür olacak, doktorsa başhekim olacak, polis ise amir olacak. Böyle işte" dedi. "Bekara, dula amcık yok. Çocukları olacak. Karısının otomobili olacak. Hele de karısının cipi varsa, daha da iyi" dedi.

"Ne alaka şimdi, karısının cipi ile ne ilgisi var?" dedim.

"Sana nasıl bakıyorlar, biliyorsun. Herkes cipe binen kadınları sikmek istiyor. Kadın da kocası da bunu biliyor" dedi. "Böyle kocalar daha cömert olur, evli bir kadınla sikişmek ister. Dert yaratmaz" dedi.

"Bu senin memelerinin, bacaklarının, amcığının çok talibi var, yıllardır biliyorsun" dedim.

"Biliyorum, bilmez miyim" dedi. "Emekli olmaya karar verdim. Haftada bir mi olur, ayda bir yahut bir günde üç kişi mi, bilinmez, ya kısmet deyip sikişmeye karar verdim" dedi.

"Hayırlısı" dedim.

"Eniştenin ekibine katılmayı düşünür müsün?" diye sordum. "Turnike yapıyorlar, çok keyifli oluyor, ayakların yerden kesiliyor" dedim.

"Bana göre değil ama neden olmasın. Alışmam lazım. Gene de hem Mustafa hem de Halil ile konuşmam gerekir" dedi.

"Biraz zaman gerekiyor, zamanla her şey olur" dedi.

Halil:

Annem özele geçti. Ekip, kiralık bir dairede nöbete kalıyor. Haftada en az iki nöbet geliyor. İki oda bir salon bir dairede, ranzalarda yatıyorlar. Odalardan biri erkeklerin, öbürü kadınların. Şoför ile annem hariç bütün çalışanlar yirmili yaşlarda bile değiller. Çok gençler.

Haber gelince kalkıp giyinmeye vakitleri yok. O nedenle giyinik uyuyorlar. Görev başındalar.

Annem ambulansta çalışmaya başlayınca gençleşti. Zaten güzeldi daha da güzelleşti. Başını örtmeye başladı. Koyu mavi başörtüsü var. Altına streç kot giyiyor. Hastaya müdahale için ambulanstan indiklerinde herkes annemi seyrediyor. Kalabalık birikiyor. Özellikle kadınlar annemle konuşmaya çabalıyorlar.

Babam evde ise annem babamın, babam işyerinde yattıysa annem benim oluyor.

Bazen annem eve gelince başörtüsünü çıkarttırmıyorum, pantolonu da duruyor. Üstünü soyuyorum, memelerini, omuzlarını, sırtını, kollarını yavaş yavaş, dakikalarca okşuyorum. Öpüyorum. Seviyorum.

Bazen annemle saatlerce sikiştiğimiz günler oluyor. Evin her yerinde sikişiyoruz. Birbirimize doyamıyoruz.

Annemin biri Ankara'da öbürü İstanbul'da iki tane sevgilisi var. İkisi de evli. Ankara'daki sevgilisi otomobil tamircisi ve galerici. İstanbul'dakinin avize satan dükkânı var. Avizeci dükkânı TEM üzerinde beş katlı mağaza. Altında otoparkı var. Avizeci anneme hastanenin yanındaki bir otoparkta duran bir araba tahsis etti. Annem İstanbul'a gittiğinde ambulanstan iniyor, arabasına biniyor, dükkâna gidiyor, otoparka giriyor. Oradan asansörle yukarıya Hayri amcanın garsoniyerine geçiyor.

Ankara'daki sevgilisi annemi karşılıyor, kızının evine götürüyor. Yüksek duvarları olan büyük bahçeli kocaman bir evleri var. Burhan abinin kızı Hüsniye hiç evlenmemiş. Kapalı. Anneme aşık.

Annem sevgilileriyle yaptıklarını bana anlatıyor. Anlatmakla kalmıyor, Burhan abinin evinde bir sürü kamera var. Kayıt yapıyorlar, annem o videoların bazısını bana getiriyor. Birlikte seyrediyoruz sonra sikişiyoruz. En çok Hüsniye ile sevişme kayıtlarını izlerken sikişiyoruz. Hüsniye annemi bir çocuğu okşar gibi seviyor. Çok saygılı davranıyor, sevgi ile aşkla anneme sarıldığı her halinden belli oluyor.

Burhan abi beni danışmanı yaptı, maaşa bağladı. Rent a car işi için araştırma yapıyorum. Bir de araba verdi. Mercedes VİTO. Camları siyah. Annemi ambulans istasyonuna VİTO ile götürüp getiriyorum. Bazen Burhan abi telefon ediyor, annem olmadan Ankara'ya gidiyorum. Burhan abinin arkadaşlarını taşıyorum. Genellikle bizim buralardaki kaplıcalara geliyorlar. İki tanesinin bizim buralarda dağ evi var. Oralara gittiğimiz de oluyor. Hüsniye ile bu gezilere gelip giderken tanıştık. Bana karşı da çok saygılı davranıyor.

Burhan abinin arkadaşları ile de tanıştım. Dört yakın arkadaşı var. Dördü de evli. Hanımlarını da tanıdım. Hepsi kapalı. Hüsniye hepsinin yaşam koçu. Bazen Hüsniye ile bayanlardan birini götürdüğüm oluyor. Bazen de arkadaşlarından biri ile bir başka arkadaşının hanımını götürüyorum. Bunlar sık sık boşanıyorlar, biri öbürünün karısını alıyor. Bir müddet sonra tekrar boşanıp evleniyorlar. Buna aralarında "turnike" diyorlar.

Bayanlar beni çok sevdiler. Hepsi orta yaşlı. Hepsi estetikli.

Hep birlikte iken bana "Halil Bey" diyorlar. Nadiren de olsa yalnız kaldığımızda, "canım, tatlım, aşkım" diyorlar.

Annemi sevmiyorlar. Bir keresinde annemi kast ederek "pis kadın" dediklerini duydum. Hüsniye'ye bahsettim. "Sen onlara bakma. Kedi erişemeyeceği ciğere pis dermiş" dedi. "Boş ver" dedi.

"Sakın bu hanımlar için kötü şeyler düşünme. Hepsi pırlanta. Sadece öyle yetiştirilmişler" dedi.

"Hepsi senin için deli oluyor" dedi.

Bir keresinde annem izinli iken sağlıkçı kıyafetini giydi "Hadi, dağ evine gidiyoruz" dedi. Sağlıkçı yeleğinin içine çok dar ve transparana yakın bir bluz giymişti. Sutyen takmamıştı, memelerinin sallanmasından anladım. Sapsarı bir başörtüsü sarmıştı. Saçlarını da kızıla boyattığından acayip seksi görünüyordu. Çok ince açık renk bir tayt giymişti. Tangası belli oluyordu. Burhan abinin arkadaşının birinin dağ evine gittik. Arkadaşının yanında o bayanlardan biri vardı. Kadın sımsıkı kapalıydı. Ayakları çıplaktı ve üzerinde küçük ziller olan halhal takmıştı. Kadının tırnakları kıpkırmızı ojeli idi. Görür görmez sikim kalktı.

Annem "Halil, sen mutfakta kalacaksın, sakın içeriye girme" dedi. Mutfağın kapısı açıktı, oturdukları yer görünüyordu.

İçeriye, salona girdiler. Uzun süre sohbet ettiler. Sonra kadın kalktı, annemi önce yanaklarından öptü, annemi kendisine çekti, dudaklarından öptü. Adam masada sandalyede oturdu. Kadın annemin elinden çekti, yan yana kanepeye oturdular. Öpüşmeye başladılar.

Kadın annemin dudaklarına yumuldu. Annemi öptü. Sonra adama, "Kocacığım, siz artık gitseniz" dedi. Adam çıkıp gitti. Kadın annemin sağlıkçı yeleğini çıkardı, annemin memeleri ince tişörtünün altından görünüyordu. Kadın annemin bir memesini sıkmaya başladı. Kendi başörtüsünü gevşetti, boynunu anneme uzattı. Annem kadının boynunu emmeye başladı. Zaman zaman dudakları birleşiyor, sonra birbirlerinin boynunu, kulaklarının arkasını öpüyor, emiyorlardı. Annem elini arkasına uzattı, meğer tişörtü arkadan bağlı imiş. Bir hamlede üstü çıplak kaldı. Ben annemin en çok bu halini beğenirim. Başörtülü, üstü çıplak, belinden aşağısı yapışık kot.

Bugün başörtüsü sarı idi ve annem daha da seksi görünüyordu. Koyu renkli tangasının ipleri açık renkli tayttan belli oluyordu. Annem ayağa kalktı, kadının önünde sağa sola döndü. Bir arkasını bir önünü kadına gösterdi. Kollarını havaya kaldırdı, bir eliyle kadının başını koltuk altına doğru çekti. Kadın inleyerek annemin kanatlarını, koltukaltını emmeye başladı.

Annem kadının başörtüsünden kavradı, başını geri çekti, eğildi, kadının ağzına tükürdü. Eğildi, tükürüğünü emmeye başladı. Bir daha tükürdü. Bir daha emdi. Memelerini alttan kaldırdı, kadının ağzına uzattı. Kadın annemin memesini emerken annem uzandı kadının memesini elbisesinin üzerinden avuçladı. Kadın sarsılarak gelmeye başladı. Annem ayakta, kadın oturuyordu.

Kadına "soyun güzelim soyun amını aç" dedi. Kadın başörtüsüne sarılıp çözmeye başlayınca, "o kalsın, amını aç bacaklarını aç" dedi. Kadın başörtüsü hariç soyundu. Annem "Telefonun nerde?" diye sordu. Kadın gösterdi. "Kocanı ara bakalım" dedi. Kadının yeni kocası telefona cevap verdi. Annem "bir dakika" deyip kamerayı kadına doğru tuttu. Kadının memelerini, karnını, amcığını bir eliyle okşarken diğer eliyle kamerayı buralara tuttu. Kadının her yeri titriyor, çığlıklar atıyordu. Arka arkaya boşaldı. Yeni koca Bülent Bey telefonda anneme teşekkür etti.

Annem telefonu bana verdi, "Gel Halil, tut şunu" dedi. Kadının memelerini öpüp ısırmaya başladı. Kadın annemin boynuna sarılıp ağlamaya başladı. Annem kadının amcığını parmaklamaya başladı. Kadının memesine dişlerini geçirip yavaş yavaş ısırmaya başladı. Kadın inliyor, hıçkırıklarla ağlıyordu. Uzun bir süre titreyerek boşaldı. Annem kadının vücudunu öpüyor sonra dönüp kameraya gülümseyerek bakıyordu. Bana "yaklaş" dedi. Kadının tertemiz, traşlı amını emerken duruyor, kameraya bakıyor, dilini dudaklarına sürüyor, bu arada kameraya gülümsüyordu. Sarı başörtüsü kadının amına eğilince kadın çığlık atıyordu. Kadının başörtüsünü çözdü, boynuna yumuldu. Kadın arka arkaya geldi. Sonrasında uyuya kaldı.

Annem telefonu aldı, adama "gelin beni alın, Halil burada kalsın" dedi.

O gün annem ve kadının kocası Bülent Bey kadınla beni orada bırakıp gittiler.

Hayriye hanımla dağ evinde üç gün geçirdik. Hiç giyinmedik. Hep çıplaktık. Her gün günde üç dört kere Hayriye hanımı siktim.

Hayriye hanımın dört çocuğu üç torunu varmış. 63 yaşındaymış.

Tek tek arkadaşlarını aradı. Olanları anlattı. "Buraya beyim getirdi" dedi. Kimine "Kolum kalınlığında aleti var, sabahtan beri beni yapıyor" dedi. Kimine de "Böyle bir aşk yaşamadım, Halil de Müberra da muhteşem" dedi.

Önceleri arkadaşlarıyla konuşurken yandaki odaya geçiyordu. Daha sonraları benim yanımdan konuşmaya başladı. Üçüncü gün benim sikimi tutarken, beni öperken, bana amını yalatırken kamerayı açıp görüntülü konuşmaya başladı.

Kameraya bakarak sikimi ağzına alıyor, arkadaşları hattın öbür tarafından bana laf atıyorlardı.

Ayaklarını emerken gösterdi. Benim ile birlikteliği konusunda arkadaşlarına şöyle diyordu: "Aynısını siz de yapabilirsiniz. Sizin beyinize bağlı. Beyinizin rızası olursa zina sayılmıyor".

On beş gün kadar sonra Burhan abi aradı, "Seni yine yoruyoruz ama dağ evine gidecekler var" dedi. Dediği adrese gittim. Hayriye hanımın kocası yine değişmişti. Bu kez Bülent Bey yoktu, Hayriye hanımla Selahattin Beyi dağ evine bıraktım.

Yolda mazot alırken Selahattin Bey kart çektirmeye gittiğinde Hayriye Hanım bana "Annenizin mukavelesi bitmiş, babanız da yeni mukavele yapmıyormuş. Babanızla konuşup rızasını alamaz mısınız acaba" dedi.

"Müberra hanımı çok özledik" dedi. Konuyu bilmediğim için cevap veremedim.

Selahattin Bey ile Hayriye Hanım bana kapıda "güle güle, teşekkür ederiz, yarın bu saatte gelip bizi alabilir misiniz" dediler. Hayriye Hanım yine simsiyah örtülü idi.

Ankara'ya döndüğümüzde Hayriye Hanım gömlek cebime bir kâğıt soktu. Yüksek katlı rezidansın park yerinde Süleyman Bey ile Hayriye Hanım'ı bırakınca kâğıdı okudum. "Saat 14.00. Burada olunuz" yazıyordu.

Gitmedim.

Daha sonra neler oldu ben bilmiyorum ama Burhan abi benden arkadaşlarını getirip götürmemi istemeyi kesti. Uzun süre hiç arayan olmadı.

Annem de Ankara'ya gidişlerini seyrekleştirdi. İstanbul'a daha sık gitmeye başladı.

Babamın işi için İstanbul'a gittiğimiz zamanlar da oluyor. Annemin arabası bir rent a car garajında duruyor. İstanbul'da o arabayı kullanıyoruz. VİTO İstanbul'a gitmiyor. Annem, "İkisini birbirine karıştırmayın, bir gören olur, çevirme olur, her şey olur" dedi. Otobüsle gidip otobüsle dönüyoruz.

Avizeci ile tanışmadık. Üç kızı olduğunu biliyorum. Bir rezidansta hepsinin ayrı dairesi varmış. Kızlardan biri profesör olmuş, Amerika'ya taşınmış. Dairesi boş. Annemi bir keresinde oradan almak durumunda kaldım. Çok lüks bir apartman.

Dairenin kapısını çaldım, kendimi annemi sikmeye hazırladım ki annem kapıyı açtı, "sus" işaret yaptı, beni merdiven boşluğuna doğru itti.

"Evin her tarafında gizli kamera var, sakın bir şey yapmaya kalkışma" dedi.

Beni kapının ağzında bekletti. Hazırlandı, geldi, çıktık.

Park yerine gelince eğildi, sikimi ağzına aldı, emdi, emdi, beni boşalttı. Yolda konuyu kendisi açtı. "Çok kıskanç" dedi. "Babanı bile kıskanıyor, senden haberdar olursa hepten delirir" dedi.

Annem İstanbul'a giderken başını örtmüyor. Sağlıkçı yeleğinin içine de kalın bluzlar giyiyor, sutyen takıyor.

Annem İstanbul'dan dönünce hem bana hem de babama oldukça yüklü miktarda paralar veriyor. "Bu para helal para" diyor.

"Benim çantamda duracağına erkeğimin cüzdanında dursun" diyor.

Hülya:

Müberra abla sağlıkçı camiasında fenomen oldu. Eskiden de yakın çevresinde sevilirdi ama çevresi çok dardı.

Evden hastaneye, hastaneden eve gider gelirdi. Onu uzaktan tanıyanlar "soğuk" derlerdi. "Kasıntı" derlerdi. Öyle olmadığını ben biliyordum.

Emekli olup özele geçince tam manasıyla açıldı. Başını örttü ama aslında açıldı.

Başörtüsünün bu kadar yakışanını hiç görmedim. Öyle bir bağlıyor ki müthiş seksi oluyor. Daracık kot giyiyor, ayaklarına da kısa çizmeyi çekiyor. Çok dikkat çekiyor.

Müberra ablamı Ankara'da Burhan Bey ile, İstanbul'da da Hilmi abi ile ben tanıştırdım. İkisi birbirine çok aykırı. Burhan Bey muhafazakarın da ötesi. Hilmi abide ise içki, kumar, gece hayatı, hepsi var.

Burhan Bey'in etrafındaki hanımlar tam kapalı, Hilmi abininkiler ise tam açık.

Hilmi abinin karısı öldükten sonra bütün parasını üç kızına harcamaya başladı. Aralarından birinin de ben olduğum üç dört sevgilisi vardı ama bizlere kalıcı olmadığımızı hep hissettirirdi.

Müberra ablama tutulduğu anlaşılıyor. "Hanımefendi" diyor, etrafındakilere de öyle dedirttiriyormuş.

Burhan Bey ise tam farklı bir alemin adamı. Etrafında cüppeli, sakallı adamlar, tam kapalı kadınlar var. Tek bir kızı var, Hüsniye.

Hüsniye kırkını geçti, evlenmedi. Babasının arkadaşlarının hanımlarının "yaşam koçu" oldu. Çok büyük bir evde oturuyorlar. Burhan Bey'in dört tane yakın arkadaşı var. Bülent, Selahattin, Muhsin ve Arif Beyler. Ben bunların hepsini tanırım, hepsi benim sevgilim oldular.

Bunların hanımları ile de tanıştım ama benim kadın kadına işim olmadığı için onlarla pek ilişkim olmadı. Müberra ablam bunların hepsinin en az birkaç kez sevgilisi oldu.

Bu kadınlar her şeylerini birbirlerine ve Hüsniye'ye anlatırlar, ona danışırlar. Rüyalarını anlatırlar. Kocalarını anlatırlar. Sikişmelerini anlatırlar. Hüsniye bunların kara kutusudur.

Bu hanımlar sık sık kocalarından boşanıyorlar, kocalarının arkadaşlarından biri ile nikah yapıyorlar. Üç beş ay sonra tekrar boşanıp eski kocaları ile nikahlanıyorlar. Bu düzenlemeleri hep Hüsniye yapıyor. Onun erkeklerle işi yok. Müberra ablamla tanışınca kısa sürede ona âşık oldu.

sevilenn
sevilenn
26 Followers
12